Bugün hemen herkesin bildiği üzere 2019 yılının Aralık ayı itibariyle, Çin Halk Cumhuriyeti’nden yayılmaya başladığı belirtilen Covid-19 virüsünün pandemiye dönüştüğünün, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11.03.2020 tarihinde açıklamasıyla [1] birlikte geçen zaman içerisinde, dünyada bir panik havası hâkim olmuş ve ekonomilerde çarklar neredeyse durma noktasına gelmiştir. Hakeza Dünya Ticaret Örgütü de en yetkili ağızlardan, pandemi nedeniyle 1929 Büyük Buharı’ndan beri hem dış ticaret ve hem de GSMH [2] bazında en büyük daralmaların yaşanacağını ifade etmektedir [3].
Bu bağlamda gelişmiş ülkeler âdeta birbirlerini takip edercesine proaktif davranarak yüz milyarlarca USD tutarında destek paketleri açıklamışlar ve en nihayetinde, tabiri caizse vatandaşlarının ceplerine nakit para koymaya varıncaya kadar, daha önce eşi benzeri görülmemiş radikal önlemler almışlardır. Kendi ülkemizin de benzer önlemler alabilmesini elbette herkes gibi dilerdik ancak ne Türk Lirası karşılıksız olarak basılmasının göze alınabileceği bir rezerv para [4] birimidir, ne de Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi bahsi geçen ülkeler gibi, yıllardır süregelen carî fazla vermekten kaynaklı kullanabileceği yüksek miktarlarda bir ihtiyat akçesine sahiptir.
Dolayısıyla başvurulan önlemler de iktisat biliminin çıktığı temel nokta olan sınırlı kaynaklar üzerinden yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu anlamda alınan mali tedbirlere kronolojik olarak baktığımızda, ilkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 17.03.2020 tarih ve 8948 sayılı kararını [5] görüyoruz. Buna göre Kredilerin Sınıflandırılması ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 4 ve 5’inci maddeleri kapsamında kredilerin donuk alacak sınıflandırılması için öngörülen 90 gün gecikme süresinin, karar tarihi itibariyle Birinci ve İkinci Grup’ta izlenen krediler için 31.12.2020 tarihine kadar 180 gün olarak uygulanmasına ve 90 günlük gecikmeye rağmen İkinci Grup’ta sınıflandırılmaya devam olunan krediler için ayrılacak karşılıkların, bankaların TFRS 9 kapsamında beklenen kredi zararının hesaplanmasında kullandıkları kendi risk modellerine göre ayırmalarına devam olunmasına karar verilmiştir. Yani kredi borçlusu reel sektörün mütemerrit duruma düşmesi engellenmeye çalışılmıştır.
Akabinde Türkiye İş Kurumu (İşkur) Yönetim Kurulu’nca Covid-19 nedeniyle dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel zorlayıcı sebep gerekçeli kısa çalışma başvurularının yapılabilmesi için karar alınmıştır [6]. Bunun ne anlama geldiğini izah edebilmek için öncelikle kısa çalışma ödeneğinden bahsetmek gerekmektedir. 2008 Küresel Finans Krizi’nden sonra 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na kısa çalışma ödeneğine ilişkin Ek Madde 2 hükmü getirilmiştir. Buna göre genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak önemli ölçüde azaltılması veya işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen geçici olarak durdurulması hâllerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere kısa çalışma yapılabilir.
Kısa çalışma halinde İşsizlik Sigortası Fonu’ndan kısa çalışma ödeneği ödenir. İşçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, hizmet akdinin feshi hariç işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi gerekir. Günlük kısa çalışma ödeneği, sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır. Ancak bu şekilde hesaplanan kısa çalışma ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150’sini geçemeyecektir. Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik’in 3/h maddesine göre zorlayıcı sebep, işverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkân bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları ya da deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik gibi durumları ifade etmektedir.
İşte İşkur Yönetim Kurulu, ekonomide çarkları durma noktasına getiren Covid-19 pandemisini “salgın hastalık” kapsamında değerlendirerek, işverenleri yapacakları başvurularda kısa çalışmaya hangi sebeple gidildiğini ayrı ayrı izah etmekten kurtarmıştır. Yine binlerce başvuru karşısında, uygunluk tespitinin İşkur müfettişlerince yerinde inceleme yapılması suretiyle gerçekleştirilmesi de fiilen mümkün olmayacaktı.
Bu aşamada Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 518 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği yayımlanmıştır [7]. Buna göre salgından doğrudan etkilenen toplam 16 adet sektörde faaliyette bulunan mükelleflerin mücbir sebep hâlinde olduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte İçişleri Bakanlığı tarafından alınan tedbirler kapsamında faaliyetleri geçici süre ile durdurulan işyerlerinin bulunduğu sektörlerde faaliyet gösteren mükellefler de bu süre boyunca mücbir sebep hükümlerinden yararlanabileceklerdir. Bahse konu mükelleflere ilave olarak çiftçi, terzi, manav, avukat, mali müşavir, mimar, mühendis, eczacı, doktor, dişçi, veteriner, fizyoterapist, yazılımcı, sanatçı gibi ticarî, ziraî ve meslekî kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunan yaklaşık 2 milyon vatandaş da mücbir sebep hâli kapsamında değerlendirilmiştir. Yine İçişleri Bakanlığı’nca alınan tedbirler uyarınca 65 yaş ve üstünde olması veya kronik rahatsızlığı bulunması nedeniyle sokağa çıkma yasağı kapsamına giren mükelleflerin 22.03.2020 ila sokağa çıkma yasağının sona ereceği tarih (bu tarihler dâhil) arasında mücbir sebep hâlinde olduğunun kabul edilmesi uygun bulunmuştur.
Buna göre Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında verilmesi gereken KDV ve muhtasar beyannamelerinin verilme süresi Temmuz ayının, yine söz konusu beyannamelere istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri ise altışar ay uzatılarak Ekim, Kasım ve Aralık aylarının son haftalarına ertelenmiştir. Diğer taraftan 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşlar için getirilen sokağa çıkma yasağı uygulaması çerçevesinde, bahse konu mükellefler ile meslek mensupları açısından sokağa çıkma yasağının başladığı tarih ile sona ereceği tarih arasındaki dönemin mücbir sebep hâli olarak kabul edilmesi ve bu döneme ilişkin olarak verilmesi gereken beyannameler ile bunlara istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme süresi yasağın kalktığı tarihi takip eden 15’inci günün sonuna kadar uzatılması uygun bulunmuştur.
Daha sonra 24.03.2020 tarih ve 2283 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla [8] salgın nedeniyle zarar gören esnaf ve sanatkârlara Türkiye Halk Bankası A.Ş. tarafından düşük faizli kredi kullandırılmasına ilişkin kararlar kapsamındaki kredi borçlarının ertelenmesine karar verilmiştir. Buna göre 31.03.2020 ve öncesinde kullanılan kredilerin 01.04.2020 ila 30.06.2020 tarihleri arasında tahakkuk edecek geri ödemeleri vade tarihinden itibaren 3 ay süreyle faizsiz olacak ertelenecektir. Ancak bu karar kapsamında kredisi ertelenecek olan esnaf ve sanatkârlardan erteleme süresi boyunca çalışan sayısını azaltmayacağına dair taahhütname alınacaktır.
Bu aşamada 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yürürlüğe girmiştir [9]. Kanunda yapılan değişikliklerle özetle,
- Mücbir sebeplerle elektrik ve doğalgaz bedellerinin ödenememesi hâlinde 1 yıla kadar ertelenmesi ve tahsil edilemeyen bedellere ilişkin finansman maliyetinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinden karşılanması konusunca Cumhurbaşkanı yetkili kılınmış,
- Mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması hâlinde Maden Kanunu kapsamındaki mali yükümlülüklerin ve/veya beyanların ertelenmesi ile mali yükümlülüklerin taksitlendirilmesine karar verilebilmesine imkân verilmiş,
- Asgari ücret için işverene verilen prim desteği 2020 yılı için de devam ettirilmiş, ancak bu sefer her bir sigortalı için aylık 75 TL ile sınırlandırılmış,
- Üzerinde turizm tesisleri yapılmak üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli yatırımcılar ve işletmecilerden, 01.04.2020 ila 30.06.2020 tarihleri arasındaki dönemde tahsil edilmesi bedellerin ödeme süreleri, başvuru şartı aranmaksızın altı ay ertelenmiş,
- Zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hâllerinde, işverenin çalışılmayan süreler için yaptırabileceği telafi çalışmasının süre zarfı iki aydan dört aya çıkarılmış,
- En düşük emekli aylığı 1.500 TL’ye çıkarılmış,
- Anapara ve/veya taksit ödeme tarihi 24.03.2020 tarihinden önce olup da, kullandığı nakdî ve gayrî nakdî kredilerinin anapara, faiz ve/veya ferilerine ilişkin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticarî faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtlarının, söz konusu borçların ödenmesi geciken kısmının 31.12.2020 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması hâlinde, kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayacağı hükmü getirilmiş,
- Karşılıksız çek suçundan dolayı hükümlü olanların infazı durdurulmuş, mahkûmiyetin ortadan kalkması için uygun taksitli ödeme imkânları sağlanmış,
- Dijital hizmet vergisinin yürürlüğü ileri bir tarihe ertelenmiş,
- 01.03.2020 tarihinden 30.06.2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenememesinin kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmayacağı hükmü getirilmiş,
- Son olarak en önemli değişikliklerden biri mahiyetinde, 30.06.2020 tarihine kadar geçerli olmak üzere, Covid-19 kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle yapılan kısa çalışma başvurularında, kısa çalışma ödeneğine hak kazanılabilmesi için, kısa çalışmanın başlama tarihinden önceki son 60 gün hizmet akdine tâbi olanlardan, son 3 yıl içerisinde 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödenmiş olmasının yeterli olacağı hükme bağlanmıştır. Yani sadece Covid-19 sebebiyle sınırlı olmak üzere, kısa çalışma başvurusu yapılan çalışan için son 3 yıl içerisinde en az 600 gün prim ödemesi gerekliliğine ilişkin şart, 450 gün olarak uygulanacaktır.
Devamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nca önce TL ve yabancı para cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdî ve gecikme faiz oranları aşağı çekilmiş [10], Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de kapsamlı değişiklikler yapılarak birçok kalemde sınırlamaya gidilmiştir [11]. Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanan Hazine Desteğine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair (Karar Sayısı: 2325) ve Devlet Destekli Ticari Alacak Sigortası Sistemine Devlet Tarafından Taahhüt Edilecek Reasürans Desteğine Dair (Karar Sayısı: 2326) Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla [12] Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından finans sektörüne verilen desteğin güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
Covid-19 Salgınının Kamu İhale Sözleşmelerine Etkisi konulu 2020/5 sayılı Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle [13], 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında gerçekleştirilen ihaleler sonucunda akdedilmiş olan sözleşmelere göre yerine getirilmesi gereken işlerin salgın nedeniyle ifa edilmesinin geçici veya sürekli olarak mümkün olmaması hâlinde, yüklenicilere idareye başvuru yaparak, duruma göre yükümlülüklerin ertelenmesini veya sözleşmenin feshedilmesini talep etme imkânı tanınmıştır. Hemen akabinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, yukarıda bahsetmiş olduğumuz 518 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği gereğince mücbir sebep hâlinde olduğu kabul edilen işverenler yönünden, 2020 Nisan ayı sonuna kadar ödenmesi gereken, 2020 Mart ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi 02.11.2020 tarihine, 2020 Mayıs ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020 Nisan ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi 30.11.2020 tarihine, 2020 Haziran ayı sonuna kadar ödenmesi gereken 2020 Mayıs ayına ait sigorta primlerinin ödeme süresi ise 31.12.2020 tarihine ertelenmiştir. Yine İçişleri Bakanlığınca alınan tedbirler uyarınca 65 yaşını doldurmuş veya kronik rahatsızlığı bulunması nedeniyle sokağa çıkma yasağı kapsamına giren gerçek kişi işverenler ile isteğe bağlı sigortalılar hariç 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların, mücbir sebep dönemi boyunca tahakkuk edecek sigorta primleri, sokağa çıkma yasağının sona ereceği günü takip eden 15’inci günün sonuna kadar ertelenmiştir [14].
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmelerinin Geliştirilmesi ve Desteklenmesi Amacıyla KOSGEB Tarafından Uygun Koşullarda Finansal Destek Sağlanması Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair, 02.04.2020 tarih ve 2350 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla [15] finansal desteğin miktarı artırılmış, kapsamı genişletilmiş ve bundan yararlanma imkânına sahip olacak işletmelerin sayısı artırılmıştır.
Gelinen son aşamada, kamuoyuna “3 ay boyunca işten çıkarma yasağı” olarak lanse edilen, içerisinde muhtelif kanun hükümlerinde değişiklik öngören bir kanun teklifi taslağı konunun paydaşı olan birtakım sivil toplum örgütlerine ve meslek kuruluşlarına gönderilmiştir. Diğer torba kanunlarda olduğu gibi, “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” adını taşıyan bu kanun taslağında, 4857 sayılı İş Kanunu’na “Geçici İstihdam Güvencesi” kenar başlıklı bir geçici madde ihdas edilerek, İş Kanunu kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin iş sözleşmesinin, Covid-19 salgını neticesinde kamu yararının gerektirmesi nedeni ile maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süreyle 25’inci maddenin birinci fıkrasının ikinci bendinde gösterilen sebepler dışında işveren tarafından feshedilemeyeceği, fesih yasağı uygulanan hâllerde işverenin işçiyi ücretsiz izne ayırabileceği öngörülmektedir. Cumhurbaşkanı ise madde kapsamında belirlenen fesih yasağı süresini altı aya kadar uzatmaya yetkili kılınmıştır.
Yine ücretsiz izne ayrılan işçilere ve 15.03.2020 tarihinden sonra işten çıkarılmış olup, kanunun diğer hükümlerine göre işsizlik ödeneğinden istifade edemeyen işçilere, getirilmesi öngörülen fesih yasağı süresince İşsizlik Fonu’ndan her gün için 39,24 TL nakdî ücret desteği verilecektir. Bu iki düzenleme ile salgın devam ettiği sürece işverenlere, işçilerini rızalarına bakmaksızın ücretsiz izne çıkarabilme hakkı verilmiş; bu sebeple ücretsiz izne ayrılmak durumunda bırakılan işçilere ise bu durum devam ettiği sürece 2020 yılında cari olan net asgari ücretin yarısı kadar bir ödeme alma imkânı tanınmıştır.
Kanaatimizce kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçilerin en azından işveren tarafından ücretsiz izne çıkarılmak suretiyle belirli bir miktar ödeme alma hakkına kavuşturulması doğrudur. Hakeza işçi bu süre boyunca işverenden bir ücret almamış olacağından, sigorta pirimi ve muhtasar vergisi de tahakkuk etmeyecektir. Bu anlamda zor durumdaki işveren maddî olarak bir nebze rahatlayacak; çalışanlar da işsiz kalmak yerine, mücbir sebep sürecini en azından sözleşmelerinin fiilî olarak askıda kalması suretiyle geçirecektir. Ancak burada bahsedilen nakdî ücret desteğinin sadece, gerek çalıştıkları sektör, gerekse de kendi öznel koşullarından dolayı kısa çalışma ödeneğinden yararlanma imkânı olmayan çalışanlarla sınırlanması daha doğru olacaktır. Aksi takdirde kısa çalışma ödeneğine başvurma imkânı olduğu hâlde, bürokrasiyle uğraşmak istemeyen veya başvurusunun reddedilebileceğini düşünen işverenler, işçinin rızasını dahi gerektirmeyen, basit bir prosedüre tâbi olan ücretsiz izne çıkarma yolunu tercih edebilirler. Bu durumda, kısa çalışma ödeneğine başvurulmuş olsa idi, brüt asgari ücretin % 150’sine kadar ödenek alma hakkına sahip olan birtakım çalışanlar, net asgari ücretin yarısıyla yetinmek zorunda kalacaklardır. Bunun da çok büyük haksızlıklara sebep olabileceğini hatırlatmak gerekir.
Bu çok önemli düzenlemeden başka tasarıda, mücbir sebeplerin varlığı hâlinde, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na idare tarafından süre uzatımı verilmesi ve sözleşmenin feshi gibi durumların, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a Hazine taşınmazlarına ilişkin olarak ödenmesi gereken bedellerin alınmaması, ertelemesi, indirilmesi, taksitlendirilmesi, faiz alınmaması veya yürürlükteki faiz oranından daha düşük faiz uygulanmasının, değerlendirilebileceği; 5393 sayılı Belediye Kanunu’na belediyelerin hukukî ilişki içerisinde oldukları birtakım gerçek ve tüzel kişilerden olan alacaklarını erteleyebilecekleri, taksitlendirebilecekleri, indirebilecekleri veya faizlerinden feragat edebileceklerine ilişkin hükümler eklenmektedir.
Bundan başka, ödenmemiş elektrik tüketim bedelleriyle ilgili bir taksitlendirme getirilmekte, öğrenim ve katkı kredisi borcu olan kişilere geri ödemelerde birtakım kolaylıklar sağlanmakta, seyahat acentası işletme belgesinin acenta unvanından bağımsız olarak başka bir tüzel kişiliğe devredilebileceği, Seyahat Acentaları Birliği’ne ödenecek yıllık aidatın tahsilinin ertelenebileceği, oranının azaltılabileceği veya muafiyet sağlanabileceği hükümleri getirilmektedir. Yine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na bir geçici madde eklenerek, devlet, il özel idaresi, belediye, köy ile diğer kamu tüzel kişilerinin pay sahibi olduğu şirketler hariç olmak üzere; sermaye şirketlerinin, 31.12.2020 tarihine kadar dağıtabilecekleri nakit kâr payı tutarının 2019 yılı net dönem kârının % 25’i aşamayacağı, genel kurulca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilemeyeceği hususları hükme bağlanmak istenmektedir.
Bir diğer önemli gördüğümüz nokta olarak, 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da değişiklik yapılarak, üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler arasındaki alım satım işlemlerinden, et ve süt ürünleri ile üretim tarihinden itibaren otuz gün içinde bozulabilen hızlı tüketim mallarına ilişkin ödemelerin süresinin, borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde, malın teslim tarihinden itibaren otuz günü geçemeyeceği şeklinde bir âmir hüküm getirilmektedir. Dolayısıyla piyasada âdeta kartelleşmiş olan büyük perakende zincirlerinin, küçük ölçekli gıda üreticilerine ödemeleri çok uzun vadelerle yaparak, nakit akışlarının bozulmasına ve dolayısıyla tedarik zincirinin bir şekilde kırılmasına engel olunmak istendiği anlaşılmaktadır.
Son olarak, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nda yine önemli bir değişikliğe gidilerek, faktoring sözleşmelerinin, yazılı şeklin yerine geçebilecek ve bir bilişim veya elektronik haberleşme cihazı üzerinden gerçekleştirilecek diğer yöntemler yoluyla kurulacak şekilde de düzenlenebileceği kuralı getirilmektedir. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usûl ve esasları belirlemeye de BDDK yetkili kılınmıştır. Dolayısıyla ellerindeki, mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilmiş vadeli çekleri nakde çevirmek isteyen ticaret erbapları, faaliyet konularını icra etmek için kambiyo senedi bulma arayışı içerisinde olan faktoring şirketleriyle BDDK tarafından onaylı portal [16] üzerinden bir araya geldikten sonra, aldıkları teklif üzerine bir anlaşmaya varmaları hâlinde, yine BDDK’nın belirleyeceği ve muhtemelen çok da karmaşık olacağını düşünmediğimiz basit bir onay mekanizmasıyla, evleri veya işyerlerinden hiç çıkmadan ellerindeki çekleri nakde tahvil etmiş olacaklardır. Dolayısıyla bu imkân ile piyasalarda kanayan bir yara hâline gelmiş olan nakit emisyonundaki sıkışıklığın önüne geçilmesi bir nebze de olsa sağlanacaktır.
[2] Gayri Safi Millî Hasıla. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Gayri_safi_mill%C3%AE_has%C4%B1la
[3] https://www.wto.org/english/news_e/spra_e/spra303_e.htm
[4] Rezerv para ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Rezerv_para
[5] https://www.bddk.org.tr/ContentBddk/dokuman/mevzuat_0949.pdf
[6] https://www.iskur.gov.tr/duyurular/kisa-calisma-odenegi-hakkinda/
[7] Resmî Gazete [24.03.2020, Mükerrer]
[8] Resmî Gazete [25.03.2020]
[9] Resmî Gazete [26.03.2020, Mükerrer]
[10] Resmî Gazete [28.03.2020]
[11] Resmî Gazete [29.03.2020]
[12] Resmî Gazete [30.03.2020]
[13] Resmî Gazete [02.04.2020]
[15] Resmî Gazete [03.04.2020]
[16] İşbu makalenin yazıldığı tarih itibariyle, belirtilen konuda BDDK onaylı tek internet sitesi için bkz. http://hamilinden.com